
Hep sorulmak ister ankara
Hep aranmak ister ankara
Hep bana demek için doğmuştu sanki
-Başımın kenti ankara
Çocukça bir şiir tutturdum sana içimde
Adını ankara koymuşsam da sen bilirsin sana kaç ad koyduğumu
Sırra kadem basmışların yerin altıyla üstünün buluştuğu ıssızlıksın bilirsin
Tanımlama beni dedin kaç kere
Kaç çocuk doğurdum sana aşık olsunlar diye
Kaç ad eksilttim diyarlarda
Bir toprağı ne kadar severse insan o kadar sevdim
Bir kan nasıl akarsa durmadan damarlarda
Yoğun özlem içerdim
İçkimin adıydı özlem
Rüzgarının dokunuşunun bir tadı var senin
Beni susatan
Bi susuzluk gecesi çıktım yağmur duasına
Yağmurunda dil çıkaran delileriydik
Ankara ağlardı
Biz gülerdik.
Damlaları gözyaşı niyetine girdi sonra aramıza
Gözünden akan incilerin adıydı damla
Çocukluğumdu inciler
Kurtaramadığım inciler..
Işkın hoyratlığını ve pervasızlığını çiziyorum duvarlara
Sana daha iyi bakabilmek için kaç sözcük yuttum sözlüklerde
Kurtların çocuğuydum ne de olsa
İçtim
içtim
Kanadıkça içtim
Susuz kalmış hastaların bantlı ağızlarına girmek için
Kimi zaman bir yudum su oldum.
İçtim
içtim
sonunda su oldum.
Ah pardon su buldum.
En iyi su nerede diye sordum tanrıma.
Beni yeraltının en kör kuyularına götürdü.
En iyi dersi ve en iyi suyu gözlerimi kapatmakta buldum.
Korktum ,ağladım ,çırpındım.
Taze saf bir aşk ararken sevgiyi buldum.
Burası daha güzel dedi diye
İnandım.
İnanmayı sevdim.
Sevmenin kendiliğini ve varoluşu sevdim.
Coşkun ırmaklardan taşan suların
zıttına yol aldım.
Üçüncü bir yol aradım,
kimse anlamadı yaptıklarımı.
Başa dönmeye ve en başa dönmeye çalıştım.
Belki o zaman akardım istediğim nehre doğru diyemedim.

(In the age of fear, love is the greatest crime. In the age of joy, it is the greatest prize.)
Not: Sangria Dergisi Sonbahar sayısında Bahar Kaya’nın Ankara ve Çevresel Psikoloji yazısından ilham aldım. Her Sonbahar ve benim doğum günüm yaklaştıkça Ankara özlemi başlar içimde. Kurtuluş’ta çocukken beslediğim güvercinlerin heyecanını verdi bana genç yaşımda. Daha kaç kez yolum düşer sana bilmiyorum. Hevesle özlem ,aileyle toplum, arkadaşlıkla bireysellik arasında bir köprü sanki bana. İçimde bi Ankara yaşıyor. Çocukluğumun kayıp parçalarını bana verdiği için minnettarım. Derin bir aşığım ne yapayım . Ben yaşayamam bu gri kasvetli şehirde derken o yoğunluk içerisinde bir yuva oluşmasının duygusallığı var içimde. Çok kapı açtı bana güzel insanlar verdi bana. Toprağına saygıyla ataya sevgiyle Ankara 🫶
Not2: Bu şarkıları dinlemezsen ayıp edersin diyorum!
Vega-Ankara
Zuhal Olcay- Ankara’da Aşık Olmak
( aşk olgunlaşmazsa uçarmış ben de güneye uçtum tekrar)
Haluk Levent- Ankara
Emir Can İğrek- Saman Sarısı





