.

Bilir misiniz bir kaybın ardını? Bir yokluğun bir yasın kapladığı alanı? Matematiğin hangi kolundan tutarsak doldurabiliriz bir yokluğun yerini?
Bir varlık yalnızca maddeselliği ile mi vardır sorusu canlanır aklımda.Devamı gelir sonra.Zihnim cevabını da soruyu sorduğu anda cevaplar aslında. Varlık; o varlığın bir başkasının içindeki anlamların toplamının ve kendiliğinin içindeki anlamlarının toplamıyla örtüşmesinin verdiği bir kesişim kümesidir aslında. Olasılıkların yarattığı imgelerden ayrışmanın bir sonucudur sanki herkesçe var olmak. Herkesçe var olamayana var denilebilir mi gerçekten?
Peki neden önemlidir kendilik ve var olmak?
İnsan neden korkar kendi olmaktan ya da neden diler kendi olabilmeyi?
Kendimizle alıp veremediğimiz nedir mesela?
Soruların cevabı tam da içinde saklıdır . Kendi olmak bir başkası olmamaktır. Öz varlığı korumanın farklı bir anlatımıdır. Özgürlüğün ve de özgünlüğün kılıfıdır kendilik. Ve özgürce var olabilmek dileklerin en yücesidir bana göre. Ve özgürlüğün formülü var olabilmekte yatar bu yüzden. Birbirine dolaylı bir anlatımdır.
O zaman insanın hissettiği yokluk ve yoksunluk hissettiği bağımlı durumlar bir kendilik kopuşudur da diyebilir miyiz?
Bir anlama yüklenilen büyük hisler o anlam bizi terk ettiğinde ve o anlam artık ne gündelik yaşamımıza ne de ideal dünyamıza hizmet etmediğinde yani bir nevi o anlamın içi boşaldığında hissettiğimiz bu boşluk hissi varlıktan eksilmeyi de beraberinde getirir bize. Eksilmenin ve anlamın değerinin düşmesinin yani anlam hiyerarşisini ilk tattığımız andır yoklukla yüzleşmek.
Bir kendiliğin bitişi “öz” zannettiğimiz bu zamana kadar işe yaramış bir personamızdan ayrılmak yasla yüzleşmemizin en ilkel biçimi olabilir. Bir özgürlükten ve bir kendilikten ayrılmak bir başka kendiliğini kucaklamayı gerektirir bizlere. Bunu yapamadığımızda ve o yas süreci bizlere ağır geldiğinde dış dünyada tutunmak için seçtiğimiz yollar, yeni kendiliğimizi de oluşturan şeyler oluyor. Örneğin küçükken en sevdiğimiz kupanın kırılıp bir anda yerle bir olması sonucunda hissettiğimiz duygular çok özgünken o minik yas süreciyle nasıl baş ettiğimiz bizim hayatta kayba verdiğimiz bakışın ilk tohumu gibi. Ve bu baş etme yöntemimizi belirleyense bize verilmiş içsel kaynakların çeşitliliği sonucu üretebildiklerimizdir.
Yokluk nedir?Varlık nedir? Yokluk da varlık kadar hayat döngüsünün bir parçasıdır yalnızca.Bu yüzdendir ki anlamların her daim içi boşalacak ve zamanın getirdiği ihtiyaçlar değiştikçe biz insanların anlamlara bakışı da değişecektir. Aile,yuva,anne,baba,çocuk,vatan,bayrak,şarkılar,aşklar,dostluklar,arkadaşlıklar benlik parçalarımızın toprağa attığı tohumlardır yalnızca.
Kadim bir anlama erişmek geleceğe sağlam adımlar atabilmeyi gerektirirdi, imajların kaotik dünyasının algıları bu denli yontmadığı dönemlerde. Ancak zamane dünyasında teknoloji ve hızlı bilgi çağında kadim olan;namıdiğer kalıcılık ve güven vaat eden anlamların içi inanılmaz bir hızda boşaldı. ve global genç nüfusun arayışı tüketime bu yüzden de evrildi bir bakıma. Geçici dünya geçici hazlar, bir kez yaşıyorsun, bugün varsın yarın yok, mottoları insanı olabildiğince sığlaştırıp gerçekliğin yeterliliğini sorgulattı.Bu yüzden tüketim kadar üretimin de arttığı modern dünya bir aldatmacadan ileri gidemez oldu.Önemli olan üretmek miydi yoksa kaliteli üretmek miydi? Dünyayı güvenilmez kılan belki de yeri dolan anlamların yerine daha iyilerini koyamamaktı.

Peki aklımda tekrar bir soru canlanıyor.Eğitim,öğretimin ve akademinin insanlara katkısı yalnızca “çalışan modern insan” ya da “iş gücü sahibi” üretmek miydi?Yoksa bilinçli birer vatandaş var etmek mi? Şimdi başta kafamı kurcalayan soruları tekrar masaya yatırıyorum.Var olmak ve varlığa yüklenen anlam. Devletlerin ve beraberinde toplumun insana yüklediği var olma anlamı halen işe yarar olabilmekte yatıyor.Topluma katkısı olan insanın değer katsayısını arttıran bir sistem içerisinde var olmak insanlığa tapınmayı öneren bir içerim .En azından ben böyle düşünüyorum 🙂 . Çünkü bu görüş kültürlerin değişmesine bağlı olarak toplumun bakışına göre insana ve işe yarar birey olmaya farklı anlamlar yüklüyor. Bir kentte hatta bir ülkede basitliğiyle var olabilen bir insan bir başka kent veya ülkede kompleksliği ile bile var olamayabiliyor. Bu durumların insana yüklediği psikolojik yıpranma süreçlerini irdelediğinizde bu bakışın sürdürülebilir olamayışı gelecekte işçi sınıfının varlığıyla ilgili bir sorguya düşürüyor beni.
Distopik evren kurgularını okuyanlar ya da post apokaliptik bilimkurgu filmlerini izleyenler bahsetmek istediğim güvensizlik ve sınıfsallık,yoksulluk ve varlık arasındaki çatışmanın dışavurumunu daha iyi anlayacaktır.
Buradan gelmek istediğim sonuçsa aslında tam olarak şu olacak. Toplumdan nispeten ayrı bir kendilik inşaası ve değerler inşaası, insanın kendi varoluşunun eşsizliğinin temel alındığı bir düzlemde daha gerçekçi ve daha özgür bir var olma biçimi sunuyor. Ve özgürlük yeterli kaynaklara ulaşabilme becerisini de beraberinde getiriyor. Peki Türkiye gibi mahalle baskısı ,anne/baba korkusuyla ,hükümet korkusuyla bastırılmış ilkel tepkilerimizi sürekli tetikleyen sistemler içerisinde kalan devletlerin çocukları bu gerçekliği nasıl özgürce yaşayabilir? Ne kadar gerçekçidir Türkiye gibi bir ülkede ideallerinle var olabilmek.Korkusuzca konuşmak,giyinmek,gülmek,kurumlar içerisinde “ben” diyebilmenin pahası ne olur?

Bizim ülkemizde insanın kendi olabilmesi pahalıdır.
O yüzdendir ki birçok ruh haliyle var olabilen düşen ve kalkan ve tekrar deneyen insanlar başarılı olursa değerli ve özgün başarısız olursa da aptal olarak nitelendirilir.Düşünürün fazla olduğu icraatin az olduğu bir ülke olmamız bir utanç malzemesi olmaktan çok kollektif bir tükenmişliğin yitirilen umutların ve de yanlış inançların bir sonucudur yalnızca.
Umarım hem kendi adıma hem de benzer zorlantılardan geçtiğimizi bildiğim tanışıklıklarım adına güzel özgür yarınlara uzanabilir ve oraları bir arada kurabiliriz.Utanç dolu seslerin acı geçmişlerine rağmen bilginin ışık tuttuğu yarının karanlığına umut dolu bakıyorum çünkü . Var olabilmenin bir savaş olmadığı bir barış olduğunun anlaşılacağı günün gerçekliğine uyanmak dileğiyle.
Hoşçakalın!
Not:
Biraz da Dolu Kadehi Ters Tutalım ne de olsa yukarıda ne varsa aşağıda da o vardı!
-Dolu Kadehi Ters Tut/Anamız Babamız Yok Deriz
-Yeni Türkü/Fırtına
-Mazhar Alanson/Benim Hala Umudum Var







