• 20.yy Rider Waite Tarot destesinden Kılıç İkilisi
    Gökler ve yer altının dünyasında aynı kimlikle gezenin bir adı var mıdır?

    Zindanlardan kaçanların bağırışlarından mı gelir çağrı
    Yoksa göğün huzurunun sesi midir gelen?

    İnsan bilinçli bir seçim yaptığını nasıl anlar? Ya da her bilinçsiz seçim kötü müdür? Bilinç nedir ya da bizim için önemi nedir? Uyanık olmak ve algılayabilir olmak yalnızca duyularımızın tepki verebilmesiyle mi alakalıdır? Hiç düşündünüz mü mesela daha fazlası olabileceğini? 5 duyunun ilerisi olabileceğini mesela. Nörobilimsel açıdan bilinç ve kuantum açısından bilinç arasında ne tarz farklar vardır ya da gerçekten fark var mıdır?

    Bu yazımda didaktik bir yerden size bilinci açıklamayacağım. Daha tetikleyici ve keyif veren biraz da sorgulatan bir yazı olmasını istiyorum.

    Seçimlerimiz ve irademiz üstüne bir yazı olsun istiyorum.

    Sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkamamızdan yediğimiz yemeğe , meslek seçiminden eş seçimine, bir çocuğu büyütmekten onu seviş biçimimize kadar her bir karar seçim aşamasından geçiyor. Doğru kararlar vermek için bilgisine güvendiğimiz insanlara danışıyoruz. Bazen kolektif bir görüşün peşinden gidiyor bazense söylenen her sözün inadına içimizdeki bir sesi dinliyoruz. Gün sonunda bir karar verip peşinden gitmek hiç karar verememiş olmaktan daha rahatlatıcı geliyor. Doğruları ve yanlışları hiçe sayıp bir yola çıkıyoruz ve yol bize doğruyu , yanlışı ayırt etme yeteneğini bahşedebiliyor.

    Tarot Minor Arcana serisinden Kılıç İkilisi kartı da tam olarak bizi ,kararsız kaldığımız seçimler konusunda yaşadığımız durma deneyiminden bahsediyor. Kartta yer alan kılıçlar mantığımızı çarpışan düşüncelerimizi simgelerken kartta yer alan feminen görünümlü figürün arkasında yer alan dalgasız su duygularımızı simgeliyor. Ayın hilal fazıysa belirsizlik içerisindeki durumların belirlendiği ve daha görünür olduğu dönemi simgeliyor. Karta dair bütüncül bir okuma yaptığımızdaysa gözleri kapalı figürün kararı verirken zihinsel bir çatışma yaşadığını anlayabiliriz. Aslında sezgiler kararın doğruluğunu bilir der kılıç ikilisi ancak biz duygularımıza sırt çevirdikçe ve gözlerimizi kapadıkça gerçeklere o o zihinsel çıkmazda kalırız. Karar veremiyiz ve durağan bir dönemde kalırız. Duyguları okumak ve mantıkla harmanlamak bizi doğruya götüren yoldur aslında. Yeter ki biz o doğruyu görmek isteyelim. O yola girmek isteyelim. Karttaki figür ellerindeki kılıçları indirip göz bağını açma iradesine sahip. Ancak durmayı seçiyor. Dolunaya kadar beklemeyi belki de :))

    Kararsızlık anlarında doğru kararı bilinçdışı bir yerden veririz. Ama ısrarla neden yanlış kararlar veririz? Belki de doğruya giden yolu uzatmaktır tek isteğimiz. Hızlıca doğru olana gitmek çok da keyifli olmayabilir. Kendimize tanıdığımız hata yapabilme yanlış kararlar verebilme fırsatı belki de kişilik hikayemizi çeşitlendiriyor ve insan olmanın bir parçası haline getiriyordur.

    Bazen de yanlış karar vermek doğru karar vermenin yarısıdır. İnsanın içinde hiç bitmek bilmeyen tamamlanma arzusu belki burada da karşımıza çıkıyordur. Kim bilir?

    Not: Klasik şarkı döşemelerime devam ediyorum 😌 Birbirinden farklı tarzda üç şarkıı..Keyifle dinle!

    -Florence+Machine/Shake it Out

    -London Grammer/Wasting My Young Tears

    -Sezen Aksu/Yalnızlık Senfonisi

  • Mum ışığında sohbet

    Nedir bu geçmişi şifalandırmak? Geçmiş yaralı mıdır? Yara varsa nerededir ve de şifa neresindedir bunun? İnsan gözle göremediğini nasıl bulur?

    Sezgilerle çıkılan yolculukta yara bulunursa şifa da aynı yerden akıyordur belki de.

    Belki geçmişinde sana adaletsiz davranılan her haline adaletli olmaktır şifa. Komplekslerin oluşturduğu düğümü bir bir çözmektir belki.

    Sevilmediğin hallerini sevebilmek,kabul edilmeyen fazla görülen yerlerini onurlandırmaktır belki. Kıyaslandığın yargılandığın ötekileştirildiğin dışlandığın yerleri içeri almaktır.Yargılardan ve eleştirilerden ayırmaktır kendini. Diğer insanların seslerinde kendini kaybetmemektir belki.

    Velev ki kaybettin başkalarının yargılarında kendini. Üzülmesine izin verdin o güzel kalbinin. O zaman o kalbi açıp neden bunu yaptığını ona sormaktır şifa. Sevme kapasitesini onurlandırmaktır. Deneyimlerini umutlarını birleştirip bir okumaktır kendini.

    Kıymeti bilinmediyse kalbine kendine o kıymeti vermektir. Zamanını korumaktır enerjini korumaktır. Geçmişin yaralarını açmadan bakmak ve geçmektir oradan. Tekrarlamaktır kendini belki şifa. Ama aynı döngüde değil daha iyi nasıl hissedebilirimi tartarak ilerlemektir belki.

    Buraya kadar gelip okuduysan teşekkür ederim. Zamanına ,geçmişine ve geleceğine teşekkür ederim.

    Biraz da çok kısa Kiron’dan bahsedeceğim.Yaralı şifacı arketipi.Yasak aşkın çocuğu , annesinin reddettiği çocuk, annesinin utandığı çocuk. Yaranın kökü , utancın ve yoksunluğun derin kuyusu.

    Astroloji’de ise Kiron göstergesi yaralandığımız yeri ve başkalarını şifalandıracağımız yeri gösterir. Derin acılarımızın yankısı Kiron’un yerleştiği evdedir. Her yaranın kendine özgü bir şekli ,dokusu ve hikayesi var.Kiron’un bulunduğu burç ve derecesi diğer gezegenlerle yaptığı açılarsa yaranın dallarına doğru bir yolculuğa çıkarır.

    Mutlaka Kiron’un özgün hikayesini bir ara detaylıca okumalısın!

    Centeur/Chiron

    Peki bu ruhsal yaralar insanda nasıl görünürler? Ben’lerle başlayan cümleler, ertelenmiş işler, ulaşılamayan hayallerdir belki de yaralar.. Geçmişin açtığı bir boşluk ve oradan oluşan bir yol. Belki de yaranın tanımı tam olarak budur.

    İnsanın kendine şifa olması için zamanın geçmesi gerektiğine gönülden inanıyorum. Zaman geçtikçe geçmişe doğru dönüp orayı kucaklamayı öğrendikçe Kiron’un tersine başkalarına şifa olmak yerine sadece kendimize de olabileceğimizi düşünüyorum. Self therapy kavramı son zamanlarda gündemde. Hayal gücüyle ne kadar iyileşebiliriz merak ediyorum. Bir masada karşımıza başkasını oturtup yaralı parçalarımızı ona yansıtmak yerine kendimizle oturup o parçalarla yüzleşebildiğimiz ve kalabildiğimiz sürece iyileşmenin kendiliğinden olacağını düşünüyorum.

    Zor olan kalabilmek gibi duygularla… Kalamadığın bir duygu olursa gel buraya dinlen biraz burada. Bu alan sana ve bana ait.✨

    Not: Bu şarkıyı dinlemeyi kaçırma!

    TurkodiRoma/Sen Ben ve Bizi Anlayanlar

  • 101 “
    2017’ye Sevgilerle

    Acı da yaşanmak ister

    Bir mutluluk türküsü tutturdun da

    Unuttun zıtlığın dengesini

    Bozguncu yatıyor yüreğimde

    Sen hatırla diye

    Adaletin kılıcında ikiye ayrılmadık belki seninle

    Ama siyah ve beyazdık

    Kanlı dövüşlerin yer aldığı

    60lı yıllar kasetindeki

    Ucu kaçmış film

    Sığamıyor tekrar kalıbına

    İşte acının tanımıydı belki

    Dönememek geriye

    En başa

    Hiç bozulmamış olmayı

    Hiç dokunulmamış

    Ve hiç yaşamı tatmamış olmayı

    Özlemek

    Dönmek en başa

    Acı da yaşanmak isterdi belki

    Doğum bundandı

    Ölüm bundan

    Yaşamda herkese yer vardı

    Sandalyesini alan oturdu

    Şarkıları ve oyunları icat edenler

    Tek tek düşürdü rakipleri

    Acı sevgidendi

    Sevgi acıdan

    İnat et de düzelt içimdeki denklemi

    Kaçamıyorum acıdan senden

    Kendiliğimin umarsız parçası

    Sen

    Senaryosunu yazdığım oyunun

    Atanmış oyuncusu

    İnkar etsen de babanı

    Yadsısan da adını

    Romeo romeo olmaktan çıkmadığı gibi

    Sen de benden sen olarak çıkmaya devam edeceksin

    İkiye parçaladım ruhumu

    Birine ben diğerine sen dedim

    Arıyorum farklı yüzlerde seni

    Kapattım gözlerimi

    Hadi tekrar gel rüyama

    Üzme tekrar beni

    Acı yaşanmak istese de

    Sen bu sefer tatlıyı seç

    Yaşamını tatlandırmayı seç

    Bekliyorum

    Mirkelam’ın söylediği gibi

    Ya bu gece gel ya da bu gece gel. 🌙

    Not: Aslan Yeniayına son iki / Eski aşklara veda türküsü :))

    Birkaç şarkı tuttur ağzına daha tatlı yaşam öyle

    • Sena Şener/Yalnızım
    • Duman/Kırmış Kalbini
    • Ayna/Severek Ayrılanlar
    • Adamlar/Benden Bana
  • 20 Temmuz 2025 Gazipaşa

    Bir odaya kapanmış ve perdeleri çekmiştim. Ölüm uykusuna yatmaktı aklımdaki.Bir bildirim uyandırdı beni yaşama. Beklendiğimi hissetmek miydi dileğim? Zamanla ölçtüğüm değerden kaç yılımı kaç yaşamımı başkalarına feda etmiştim?

    Hiçbir şey bilmiyorum hatırlamıyorum ne anlatacağım ki diyordu iç sesim. Bir önceki günün kayıtlarını bir bir siliyor ölüme koşar adım gitmek için yaşam trenini ısrarla atlıyordum. Dik durmalı gözyaşlarımı silmeli o masaya oturmalı ve anlatmalıydım. Kendime kendiliğimi. Neden ağzımdan sürekli yorgunum çıkıyor anne? Neden yoruldum.. Önceliğim anlamaktı kendimi ,sonrası sonraydı.

    ☀️🌒

    Ağzımdan dökülmeye başladı geçmişim. Şekillendi gözlerimde geleceğim. Dağıttım tekrardan her birini. Açıldım tekrardan. Aslında ile başlayan cümleler. Ben hissediyorum diye devam eden gözyaşlarım.

    Annemle babamdan bahsettim. Güvenli yuvanın içinde kurulmuş ideallerimden. Dünyanın acımasızlığından. Sahi neden dünyanın acımasızlığından bahsettim? Dünya neden acımasızlığı ile bilinmek istemişti? Değişemez miydin ,değişemez miydik? Yaşamaya alışamadığımdan bahsettim sonra. Yıllardır hissedemediğim o aidiyetten. Özlemlerimin yoksunluğundan. Nereden gelmiştim de yabancısı olmuştum bu dünyanın?

    Dış dünyaya çıktıkça yıkılan kupalarım.Düşzedelik.

    Yarım bırakılmış, enkaz altında kalmış onca hayal. Parlaklığını yitirdiğim maskeler, tekini kulağımdan düşürdüğüm küpeler..

    Şimdi ben reddetmek istiyordum aidiyeti. Hayat bana yuva vermeye neden ben yitirdikten sonra başlamıştı.

    Sezmek geleceği ama yaşayamamak belki “an”da… Ne anlamı vardı ki kehanetlerin o halde? Dinlenilmeyip önemsenmedikten sonra haklılık söylemlerinin bir anlamı kalıyor muydu? Haklı olmak ne demekti?

    Gözüm bir yandan saatte, terapinin bitiş sürecini hesaplıyorum. Anlatmadığım ne kaldı diye soruyorum kendime. Kafamın bir yanında çözülmemiş diğer meseleler arşivi. Bir an önce bitirsek bu işi kendimi bu denli açmamalıyım diyen “o” kişi… Kendiliğimin yaralı parçaları.

    İnsanlığın gölgeli kimlikleri.

    Gözyaşlarımı soluyup bitiriyoruz seansı. Telefon kapanır kapanmaz dayanamıyor gözlerim. Ulaşılmaz olma hayalindeyim 2 saat. Mümkün mü tanrım en azından bu hayalim? Buna da çok dememelisin artık. Bir anlaşma yapıyoruz aramızda. Uygun galiba.

    Çikolataya damlayan gözyaşlarım ve susturmak için ağzıma koyduğum lokmalar.

    Yorgunum diyorum.

    Üzgünüm diyorum.

    Sormasan olmaz mı beni anlamasan sadece kalsan olmaz mı? Sana anlamımı verirsem anlamımı kaybederim gibi hissediyorum diyemiyorum.

    Sorma.

    Ağlıyorum.

    Güçsüzlük,acınasılık,tatsızlık ve duygusallık maskelerini takıyorlar yüzüme.

    İstemiyorum.

    Bir kurtarılışın hikayesi

    Şimdi neden ait hissedemediğimi anlıyorum.

    Kendimi tekrar anlıyorum.

    Not: Üstüne bu şarkıyı mutlaka dinle , kal biraz öyle.

    Enno Bunger/Ponyhof

  • Ankara’da bir sabah

    Ruhun göçü

    Hangi savaşın ardından

    Kalan bir yıkıntıydı bu

    Toprak parçalarına

    Üflediğim nefesle

    hepimize yetecek kadar oyuncak çıkardım

    Korktum

    Ürperdim

    Çokça itiraf ettim

    Kimse konuşmadı

    Kimse göçmedi bu diyardan

    En çok neden ölümü anlamak istedi ruhum

    Her şeyin zıttıyla var olduğu dünyaya

    Bitmeyen kinim

    Tanrıdan sormam gereken hesapların

    Çetelesini tuttuğum defter

    Baş ucunda saklı

    İnsan duygularıyla yapayalnız kalınca bir bedende

    Neden panik olurdu?

    İnsan olmak neden bana bu denli yabancıydı

    Bedenim hangi zamanda esir kaldı

    Zihnimin sinsi tuzakları

    Keskin bitişli hikayeleri arzulayan aç kurtlar

    Eşeleye eşeleye köklerimi ararken toprakta

    Aya baktım

    Deli kadınların gözlerindeki ışıltı

    Çaresiz erkeklerin buruk kaşları

    Tanıdım insanları

    Hüzün topladım geceleri

    Geçmiş geçmişte ne zaman kalacaktı

    Kupalarımı doldursun artık sakiler

    Sarhoşluğuna hazırım meczupluğun

    Neden diller değişti asırlarla?

    Anlamadığım çok şey var bu dünyada

    Gariplik var sırtımda

    Yük değil ama artık torbamda

    Not: Arkaplanda kısık sesle Faun/Rosenrot ile dinle coşkumu hissedeceksin! 🫠✨